Basın açıklama metnini İHD Urfa Şubesi Yöneticisi Demet Aykut okudu.
Demet Aykut, Suriye'de Alevi, Ermeni ve Dürzi haklarına yönelik katliamlar olduğunu ve bunun bir an önce durdurulmasını dile getirerek şunları söyledi;
Suriye’de 8 Aralık 2024’te Beşar Esad’ın başkanlığını yürüttüğü Baas rejiminin devrilmesinin ardından iktidarı ele geçiren, eski
cihatçılardan oluşan HTŞ yönetiminin Alevilere ve diğer etnik ve inanç kimliklerine yönelik zaman zaman artan saldırıları devam
etmektedir. Özellikle son bir haftadır Lazkiye, Ceble ve Humus’ta yoğunluklu olarak Aleviler ve Ermeni nüfusunun da yaşadığı bölgelere
yönelik, HTŞ saldırılarının devam etmesi, İnsan hakları savunucuları olarak tüm dünyada olduğu gibi coğrafyamızda da bizleri ciddi
olarak endişelendirmektedir. İnanç ve kimlik temelli bu saldırılar, doğrudan sivilleri hedef almakta; kadınlar, çocuklar, yaşlılar ve
engelliler başta olmak üzere savunmasız halkların yaşam hakkı açık ve sistematik biçimde ihlal edilmektedir.
Gelen bilgiler, yerleşim yerlerinin bilinçli olarak hedef alındığını, insanların zorla göç ettirildiğini, ibadethanelerin tahrip edildiğini ve
sivillerin infaz edildiğini göstermektedir. Bu saldırılar yalnızca bir “çatışma” durumu değil; uluslararası hukuka göre açık birer savaş suçu
ve insanlığa karşı suç niteliğindedir.
Alevi, Ermeni ve Dürzi halkları tarihsel olarak defalarca katliam, sürgün, asimilasyon ve yok sayma politikalarına maruz bırakılmış
topluluklardır. Bugün Suriye’de yaşananlar, bu tarihsel travmaların yeniden üretildiğini ve bölgenin çok inançlı, çok kimlikli, çok kültürlü
yapısının bilinçli biçimde tasfiye edilmek istendiğini göstermektedir. Bu saldırılar, yalnızca belirli halkları değil, bütün bir toplumun birlikte
yaşam umudunu hedef almaktadır.
Özellikle kadınların ve çocukların maruz kaldığı şiddet, kaçırma, cinsel saldırı, zorla evlendirme ve yaşam hakkı ihlalleri, savaşın en ağır
sonuçlarından biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Suriye’de yaşanan bu tablo, cezasızlık politikalarının ve uluslararası toplumun
etkisizliğinin doğrudan sonucudur. Buradan bir kez daha açıkça ifade ediyoruz:
Sivilleri hedef almak savaş suçudur. İnanç ve kimlik üzerinden yürütülen her türlü şiddet insanlığa karşı suçtur.
Katliamlar hiçbir koşulda meşrulaştırılamaz. Uluslararası toplumu, Birleşmiş Milletler’i, Avrupa Konseyi’ni ve ilgili tüm insan hakları mekanizmalarını derhal göreve çağırıyoruz:
1- Suriye’de Alevi, Ermeni ve Dürzi halklarını hedef alan saldırılar derhal durdurulmalıdır.
2- Siviller için acil ve etkin uluslararası koruma mekanizmaları devreye sokulmalıdır.
3- İşlenen suçlara ilişkin bağımsız, tarafsız ve etkin soruşturmalar başlatılmalı; sorumlular hakkında uluslararası yargı süreçleri
işletilmelidir.
4- Zorla yerinden edilenler için insani yardım koridorları açılmalı, barınma, sağlık ve temel yaşam haklarına erişim güvence altına
alınmalıdır.
5- Yerinden edilen halkların güvenli, gönüllü ve onurlu geri dönüş hakları garanti altına alınmalıdır.
6- Türkiye Cumhuriyeti başta olmak üzere bölge devletlerini de çatışmayı derinleştiren, vekâlet savaşlarını besleyen politikalardan
vazgeçmeye; barışı, sivillerin yaşam hakkını, halkların eşit ve bir arada yaşama iradesini esas alan bir tutum almaya davet ediyoruz.
Bizler insan hakları savunucuları olarak bir kez daha vurguluyoruz: Suriye’de yaşanan bu ağır insan hakları ihlallerinin takipçisi
olacağız. Alevi, Ermeni ve Dürzi halklarıyla dayanışmamızı sürdürecek; yaşam hakkını, inanç özgürlüğünü ve halkların birlikte yaşamını
savunmaya devam edeceğiz. Katliamların üzerinin örtülmesine, suçların cezasız bırakılmasına ve halkların yalnızlaştırılmasına izin
vermeyeceğiz."