Tanal, TBMM'de gerçekleştirdiği basın açıklamasında, 26 Ekim 2025 gecesi Karadağ’da bir kafede yaşanan tartışmanın “nefret fırtınasına dönüştüğünü” ifade ederek, “Bir yalan ve bir provokasyon, bir halkı hedef haline getirdi. Henüz delil yoktu, soruşturma yoktu ama nefret çoktan sokağa dökülmüştü” dedi.
Kalabalıkların ırkçı sloganlarla sokaklara döküldüğünü anlatan Tanal, “Türkler işten çıkarıldı, dükkânları yakıldı, evleri taşlandı, çocuklar okula gönderilemedi. Sırp Çetnik grupları beyzbol sopalarıyla sokaklarda nöbet tuttu. Türk kiracılar evlerinden çıkarıldı, markete gitmek bile tehlikeye dönüştü” diye konuştu.
Karadağ Başbakanı MilojkoSpajić’in yargı süreci başlamadan Türk vatandaşlarına vize kararı açıklamasına tepki gösteren Tanal, bu kararın yargısız infaz niteliğinde olduğunu vurgulayarak “Bu, adalet değil; önyargının ta kendisidir” ifadesini kullandı.
Tanal, Başbakan Spajic’in bu adımın kamuoyunu yönlendirdiğini ve ırkçı dalganın büyümesine zemin hazırladığını ifade etti:
“Devletin en üst makamı tarafından gelen bu aceleci ve ön yargılı açıklama, siyasi sorumluluğun doğduğu bir eylemdir.”
“Gerçek ortaya çıktı ama masumlar linç edildi”
Tanal, Bosna Sancak kaynaklarının paylaştığı görüntülerle olayın seyrinin değiştiğini belirtti:
“Bıçak Türk’ün elinde değildi, saldırgan Karadağlıydı. Ama o zamana kadar masum insanlar gözaltında kaldı, hakarete uğradı, aşağılandı. Bu artık bir linç operasyonudur.”
“Vatandaşına sahip çıkmayan devlet utanç içindedir”
CHP’li Tanal, Türkiye’nin Karadağ’daki vatandaşlarına gerekli desteği sağlamadığını söyleyerek Dışişleri Bakanlığı’na ve büyükelçiliğe sert eleştiriler yöneltti:
“Karadağ’daki Türkler konsolosluk telefonlarına ulaşamadı, büyükelçilikten tek bir açıklama gelmedi. Devletin eli halkına ulaşmadı.
Vatandaşlar kendi güvenliklerini sağlamak için WhatsApp destek hatları kurdu. Ama aynı saatlerde Türk Büyükelçisi Cumhuriyet Balosundaydı. Vatandaş sokakta darp edilirken elçilikte müzik çalıyordu. İşte asıl utanç budur.”
Tanal, 2 Kasım gecesi yaşanan bir olayı da paylaşarak, “Bir Türk kadını evine kilitlenip darp edildi, tırnakları söküldü, telefonu elinden alındı. Devlet yoktu, elçilik yoktu; yalnızca halk vardı. Vatandaşlar seferber olup o kadını kurtardı. Bu olay, insanlık onurunun devletten önce harekete geçtiği andır” dedi.
“Bu bir ulusun onuru meselesidir”
Karadağ’da yaşananların uluslararası hukuka aykırı olduğunu belirten Tanal, Birleşmiş Milletler Irk Ayrımcılığının Önlenmesi Sözleşmesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa Konseyi kararlarının ihlal edildiğini söyledi.
Tanal, yaşananlara ilişkin çağrıda bulundu:
1.Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı, Karadağ hükümetine resmî nota vermelidir.
2.Türk Büyükelçisi hakkında idari soruşturma başlatılmalıdır.
3.Karadağ’daki Türk vatandaşları için acil kriz masası kurulmalıdır.
4.Mağdurların hukuki temsili devlet tarafından üstlenilmelidir.
5.TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu konuyu gündemine almalıdır.
“Bu mesele diplomasi değil, insanlık meselesidir”
“Biz kimsenin düşmanı değiliz, biz barıştan, dostluktan ve adaletten yanayız” diyen Tanal, konuşmasını şu sözlerle tamamladı:
“Kimse Türk halkını hedef gösteremez. Karadağ’da yaşanan ırkçı saldırılar insanlığın sınavıdır. Türkiye Cumhuriyeti bu sınavda halkının yanında durmak zorundadır. Bu mesele bir diplomasi meselesi değil; bir ulusun onuru, bir devletin sorumluluğu, bir insanlık meselesidir.”