Hekimlik sanatının, yalnızca neyi bildiğinizle değil, bildiğinizi nasıl sunduğunuzla ölçüldüğünü hatırlatan Psikiyatrist Dr. Zekeriya Kökrek, “Hekimin görevi, insan doğasının sınırlarını bilerek, değiştirilebilecek olanı en iyi hâle getirmektir.

Bu, yalnızca tıbbın değil, insanlığın da ortak idealidir” yargısında bulunuyor. Hipokrat’ın “Hastalık yoktur, hasta vardır” sözünün, her insanın benzersiz olduğuna ve tedavinin kişiye özgü olması gerektiğine işaret ettiğine vurgu yapan Psikiyatrist Dr. Zekeriya Kökrek, şunları söylüyor:

Sağlık, insanın en büyük servetidir; ancak çoğu zaman hasta olana kadar değeri bilinmez. Ruh sağlığı, beden sağlığının hem sonucu hem garantisidir. İnsan anlaşıldığını hissettiğinde kendini emniyet içinde hisseder, hayati tehlikelerle mücadele azmi kazanır. Bu nedenle hekim, hasta ile kurduğu bağda hem teselli edici hem teskin edici hem de tedavi edici olabilir.

En önemlisi, güvendir; çünkü güven inançtır, inanç ise umut; umut tedavinin en temel ilacıdır. Hekim ile hasta arasındaki ilişki, tıbbın en kadim ve en insani yönüdür. Burada ilaçlar, laboratuvarlar, görüntüleme cihazları kadar önemli bir şey daha vardır: İnsana dokunan söz ve bakış. Hastalar, çoğu zaman hekimden önce şifa beklemez; önce güven bekler. O güven oluştuğunda, tedavinin ilk yarısı tamamlanmış olur. Bu yüzden iyi hekim, sadece hastalığı değil, insanı tedavi eder. Ve insan, ancak kendisi anlaşıldığında iyileşmeye başlar.

“MERAK ETMEYİN BİRLİKTE ÇÖZECEĞİZ”

Hastalar, hekimin yalnızca bir tıp uzmanı değil, aynı zamanda kendi kaderleriyle ilgili bir “haberci” olduğuna inanma eğilimindedir. Bu yüzden hekim ile hasta arasındaki iletişim, yalnızca bilgi aktarımı değil, anlam inşasıdır. Burada anlam, sadece tıbbi gerçeğin değil; duygusal iklimin de ürünüdür.

Muayene sırasında, hasta ve yakınlarının duyguları çoğu zaman karmaşık bir harman halindedir:

Çaresizlik, çünkü sorunun kökenini tam olarak bilmezler.

Başarma isteği, çünkü iyileşme umudu hâlâ içlerindedir.

Korku, çünkü belirsizlik ürkütücüdür.

Umuda tutunma, çünkü insan zihni zifiri karanlıkta bile bir ışık arar.

İşte bu duygular, hekimin bir çift sözüyle ya da bakışıyla bir anda farklı bir yöne çevrilebilir. Bir “Merak etmeyin, bunu birlikte çözeceğiz” cümlesi, hastanın dünyasını bir anda aydınlatabilir. Psikiyatri, bedenin yanı sıra zihnin de incelenmesi, anlaşılması ve onarılması sanatıdır. İnsan yalnızca kemik ve kaslardan ibaret olmadığı gibi, ruh da yalnızca duygusal dünyadan ibaret değildir. Tıp geleneği, bedensiz bir ruh anlayışını kabul etmez; psikiyatri yaşayan bir bedenin ruhunu inceler.

RUH VE BEDEN ARASINDAKİ İNCE BAĞ

İnsan, gökle yer arasında duran varlıkların en istisnasıdır. Ne yalnızca kemik ve kaslardan ibarettir, ne de yalnızca duygulardan… İnsandan hatıraları ve hayalleri çıkardığımızda ne kalır geriye… Ruh ve beden, kaderin ve zamanın ince iplikleriyle birbirine bağlanmıştır. Bu bağ çözüldüğünde hem beden hem ruh huzur bulur; sıkılaştığında ise acı, ikisini birden sarar. Psikiyatri, bu bağın hem haritasını çıkarır hem de kopmuş tellerini onarmaya çalışır. Bu süreçte hekim, bazen bir ilacın dozunu ayarlar; bazen bir sessizliği hastasının yararına uzatır; bazen de bir bakışın güvenini verir.

SÖZÜN İYİLEŞTİRİCİ GÜCÜ

Ruh sağlığı alanında söz, yalnızca bilgi taşımaz; aynı zamanda iyileştirir. İyi hekim, hem sözüyle hem sessizliğiyle tedavi eder. Çünkü sessizlik de bazen sözden daha çok şey söyler. Bir bakış, bir jest, hastanın kendini anlaşılmış hissetmesini sağlayabilir. İyi bir hekim bilgilendirirken açık, sade ve anlaşılır konuşur. Tıbbi terimleri, hastanın anlayabileceği şekilde açıklar. Beden diliyle güven verir. Göz teması, yumuşak bir ses tonu, açık duruş… Dikkatini bölmez. Hastanın sözünü kesmeden dinler, ara sıra onaylayıcı jestler yapar. Sözünü net bitirir. Belirsizlikten doğan gereksiz korkuları önler.

Şanlıurfa'da Aile Hekimlerine Eğitim Programı Düzenlendi
Şanlıurfa'da Aile Hekimlerine Eğitim Programı Düzenlendi
İçeriği Görüntüle