Halk TV yorumcusu ve yazarı İsmail Saymaz, geçtiğimiz günlerde Bozova ilçesinde çalıştığı atölyede kalfa tarafından yapılan işkence sonucu kaldırıldığı hastanede hayatını kaybeden 15 yaşındaki Muhammet Kendirci'nin ailesiyle telefonda ropörtaj yaptı.

Saymaz, aileyle yaptığı görüşmeyi köşesine taşıyarak ailenin açıklamalarını kamuoyuyla paylaştı.

Saymaz'ın köşesine taşıdığı yazı şöyle:

"Bütün Türkiye 15 yaşındaki Muhammet Kendirci’nin ölümünü konuşuyor.

Amerikan basını bile bu cinayeti yazıyor.

Mesleki Eğitim Merkezi öğrencisi olan Kendirci, Şanlıurfa’nın Bozova ilçesinde 1.5 yıldır çalıştığı marangoz atölyesinde geçen hafta kalfası Habip Aksoy tarafından makatına kompresörle hava basılarak öldürüldü.

19 yaşındaki Aksoy, önce serbest bırakıldı.

Bir gün sonra itiraz üzerine Gaziantep’te yakalanıp tutuklandı.

İfadesinde, kompresörle Kendirci’nin pantolonundaki talaşı silmek isterken, olayın meydana geldiğini ileri sürdü.

Tek görgü tanığı ise Aksoy ile Kendirci’nin şakalaştığını iddia etti.

Kendirci’nin ilk götürüldüğü Bozova Mehmet Enver Yıldırım Devlet Hastanesi’nde pantolonunun, iç çamaşırlarının ve terliklerinin temizlikçiler tarafından çöpe atıldığı ileri sürülüyor.

Bozova Cumhuriyet Başsavcılığı, dosyada gizlilik kararı aldığı için hangi işlemlerin yapıldığı bilinmiyor.

Dün Muhammet’in annesi Nebihe ve babası Ahmet’i arayarak, çocuklarının ölümüyle sonuçlanan bu işkenceye ilişkin bildiklerini, soruşturmanın geldiği aşamayı sordum.

Anne Nebihe, telefonu açar açmaz, ağlayarak, şunları söyledi:

“Çocuğuma konduramıyorum, o mezarda durmayı! Her defasında kapı açılacak, oğlum gelecek diye bekliyorum. (Ağlıyor) 15 yaşında! Fidan ya fidan! Ben kıymadım koklamaya, kıymadım öpmeye nazarım değmesin diye. 10 gündür telefonum ‘Canım oğlum’ diye çalmıyor. Kafayı yiyeceğim.”

Ben sordum…

Kendirci ailesi yanıtladı.

Atölyede daha önce Muhammet’in başına iş gelmiş miydi?

Ahmet: Hayır

Dayak, kötek, eziyet…

Ahmet: Hayır. Ustası onu seviyor, el üstünde tutuyordu.

Nebihe: Orada en küçük olan Muhammet’ti. İşine severek gidiyordu. Saatinden önce koşuyordu. Ustası diyordu, ‘Muhammet o kadar erken gelme.’ Muhammet, erken giderdi. Zalimlerin eline düştü.

Çalıştığı yer eve uzak mı?

Nebihe: Yakın, yürüme mesafesinde.

Saldırganı tanır mısınız?

Nebihe: İki defa Muhammet’in iş yerine gittik, o da oradaydı. Kalfaydı, çalışıyordu. Hatta onlara dedim ki, ‘Benim oğlum küçüktür, elinizin üstünde tutmanız lazım.’ ‘Abla’ dediler, ‘Biz de annemizin çocuğuyuz.’ Tamam da benimki küçük…

Bir video görüntüsü yayınlandı. Muhammet, iş arkadaşıyla halay çekiyor. O kişi kimdir, saldırgan mı?

Ahmet: Hayır, o diğer kalfa.

Dosyaya gizlilik kararı konmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Nebihe: Ne diye geldi, biz anlamadık.

Tanık şakalaşmadan söz ediyor.

Nebihe: Şaka demeyin Allah aşkına, şakanın ş’sini demeyin, size yalvarıyorum. Böyle şaka olur mu!

Haklısınız. Böyle bir savunma yapıyorlar diye sordum.

Ahmet: Oğlum çırak, o bir kalfa. Oğlum 15 yaşında, o 20… Neyin ne olduğunu bilmiyor mu?

Nebihe: Ne kadar tehlikeli olduğunu bilmiyor mu?

Ahmet: Hava basıncı olduğunu bilmiyor mu? Polisler yanıma geldi, ‘Kompresöre elimi tuttum, az kalsın elimi delecekti’ dedi.

Saldırgan “Pantolondaki talaşı siliyordum” diyor.

Nebihe: İsmail Bey, böyle mi silinir! Böyle mi temizlenir! Hangi akıllı bu dediğine inanır ki, biz inanalım. Biz aklımızı yitirmedik. Aklı başında insanlarız.

Atölyede en az üç kişi var. Kimsenin görmemesi tuhaf değil mi?

Nebihe: İmkansız, İsmail Bey, imkansız! Bağırmasından dahi duymaları lazım, sağır değiller. Sizin mantığınız bunu alıyor mu? Bizim mantığımız almıyor.

Atölyede kamera olması gerekmez mi?

Ahmet: Olması gerekir, evet.

Nebihe: İşyeri sonuçta, bir sürü malzemesi var orada, ne diye kamerasız kalıyor?

Bir de hastanede olanlar…

Nebihe: Benim oğlumun pantolonu ortada yok. Terliği ortada yok. İç çamaşırı ortada yok. Çıplak mı gitti oraya Allah aşkına!

Eşyalar nerede?

Nebihe: Yok! Soruyorum, diyorlar ki, ‘Herhalde temizlikçiler attı.’ Ya nasıl atar temizlikçiler? Adli vakada bir düğmenin dahi kıymetli olduğu bilinmiyor mu?

Koca hastanede çocuğun pantolonu nasıl kaybolur? Cevap vermiyorlar mı?

Ahmet: Hayır, vermiyorlar.

Size göre çocuğunuzun başına ne geldi?

Şanlıurfa Dahil Çok Sayıda İlde Siber Operasyonu: 400'ü Aşkın Gözaltı
Şanlıurfa Dahil Çok Sayıda İlde Siber Operasyonu: 400'ü Aşkın Gözaltı
İçeriği Görüntüle

Nebihe: Cinayet oldu. Benim çocuğum öldürüldü, vahşete kurban gitti. Allahın emriyle ölüm değildi.

Ahmet: Öldürüldü çocuğumuz. Çocuğumuz öldürüldü.

Nebihe: Vahşice öldürüldü. Bir insan bunu yapmaz. Çocuk kusana kadar o havayı bırakıyor.

Ahmet: İnanın ki ben konuşamıyorum. Bu sabah çocuğumun mezarına gitmişim; oğluşum, yavruşum… (Ağlıyor)

Nebihe: Mezar taşıyla, toprakla, çamurla konuşuyoruz. Ne olsa içimizi rahatlatmaz, çocuğumuz geri gelmez. Ama başka Ahmetler, Muhammetler gitmesin.”