İstanbul'da yaşayan yazar Murat Uçar, Şanlıurfa'dan 3 yaşındayken sahiplendiği 'Zafir' isimli atını yakalandığı hastalık sonucu kaybetti.

5 yıldır gözü gibi baktığı atı ölünce büyük üzüntü yaşayan Uçar, anısına kitap çıkardı.

'Zafir' isimli kiabını TÜYAP kitap fuarında okuyucuları için imzalayan Uçar, "At sahibi olanlar ve biniciler daha iyi bilirki insanlar atlarıyla inanılmaz bir bağ kuruyor.

Benim de öyleydi, onu kaybedince büyük bir acı yaşadım. Atımla hikayemizi anlatan eserimin geliriyle köy okullarına kitap ve kıyafet yardımında bulunacağım" dedi.

Kitabın hikayesini anlatan yazar Murat Uçar, atına duyduğu sevgiden yola çıkarak duygusal bir hikaye kaleme aldığını söyledi.

Atının adını verdiği 'Zafir' romanında hem at sevgisine hem de dokunaklı bir aşk hikayesine yer verdiğini belirten yazar, okuyucuların tebessüm ederken gözyaşı dökeceğini ve at sahibi olanların bu hikayeden çok etkileneceğini belirtti.

'ATIMI KAYBETTİĞİMDE İNANILMAZ BİR ACI YAŞADIM'

42'ncisi düzenlenen TÜYAP Uluslararası Kitap Fuarı'nın son gününde okuyucularla buluşan yazar Murat Uçar, kitaplarını imzalayarak okuyucularla sohbet etti.

Romandaki hikayenin tamamen kurgu olduğunu ancak her bir karakterin gerçek hayatta bir karşılığı olduğunu söyleyen yazar Murat Uçar, "Ölen tayımız Zafir'imizin anısına kaleme aldığım bir hikaye var. Hikayemizdeki kahramanların karakterleri neredeyse tamamının gerçek hayatta bir karşılığı var. Hikayemiz yaşanmışlıklar üzerine kurgulandı. Zafir ile yaklaşık 3 yıl vakit geçirdik, onunla çok anılarımız var. Kaybettiğimizde de inanılmaz bir acı yaşadık.

Bunu atlatabilmek için öncelikle Zafir'i bir senaryo olarak kaleme aldım. Daha sonrasında hikayeyi test etmek adına romana çevirmek istedim. 2027 yılında da bunu film olarak çekmeyi planlıyoruz. Hikaye; Zehra'nın rüyasıyla başlıyor, bu rüya üzerine Zehra Zafir ile bir araya geliyor. Zafir de Zehra'ya Ömer'i getiriyor, bunun üzerine kurgulanmış bir hikaye var.

Kitabın duygusal yönleri var. Bazı bölümlerinde okuyucu tebessüm ederken bazı bölümlerinde de ister istemez gözlerimiz yaşarıyor. Ben özellikle defalarca okudum, her okuduğumda aynı duyguları yaşadım. Kitabın duygu yoğunluğu çok fazla ve çok akıcı bir kitap. Roman aslında birebir Zafir'in yaşantısıyla örtüşmüyor. Hikayede Zafir'in karakteri kitapta yaşatıldı. Aynı zamanda Zehra'nın karakterinin de dünyada yaşayan bir karşılığı var. Her karakterin gerçek hayatla bir karşılığı var, bu karakterlere romanda yer verildi ve bir araya getirildi" dedi.

'İNSANLARIN ATLARIYLA ARALARINDA İNANILMAZ BİR BAĞ VAR'

Uçar, "At sahibi olanlar ve biniciler daha iyi bilirler ki insanların atlarıyla aralarında inanılmaz bir bağ var. İnsanlar kaybettiği atlarının ardından bunu çok daha iyi anlıyor. Oradan oluşan duygu yoğunluyla Zafir'i kaleme aldım. İnsanlarla atlar arasındaki bağı en iyi anlatan hikayelerden biri olduğunu düşünüyorum" dedi.

'ÖMER İLE ZEHRA'NIN ARASINDAKİ AŞK OKUYUCULARI BAMBAŞKA YERLERE GÖTÜRECEK'

Okuyucuyu duygu yoğunluğu beklediğini söyleyen Uçar, "Bazı bölümlerde tebessüm edecekleri bölümler var. Özellikle Ömer ile Zehra'nın arasındaki aşk okuyucuları bambaşka yerlere götürecek.

Herkes kendinden bir şeyler yakalayacak. Bu hikayede at aslında çöpçatanlık yapmış oluyor, yani Zafir, Ömer ile Zehra'nın bir araya gelmesine vesile oluyor. Zafir'in Ömer ile Zehra'yı birleştirmesi hikayesi de apayrı bir kurgu. Onu da okuyucularımızın okurken fark edeceğini düşünüyorum. Atlarla bir arada olanların, binicilik camiasının çok hoşuna gideceğini düşünüyorum. Mutlaka okumalarını tavsiye ediyorum" diye konuştu.

Şanlıurfa Akçakale'deki Trafik Kazasında Bilanço Ağırlaştı:Ölü Sayısı 2'ye Yüseldi
Şanlıurfa Akçakale'deki Trafik Kazasında Bilanço Ağırlaştı:Ölü Sayısı 2'ye Yüseldi
İçeriği Görüntüle

ZAFİR

Zafir, ilk bakışta bir atın hayatını anlatan bir roman gibi görünse de aslında kader bağlarını vefayı, kaybı ve sevginin iyileştirici gücünü işleyen duygusal bir hikâye. Hikâye, şampiyon soyundan beklenen gösterişli tay yerine zayıf ve küçümsenen bir yavrunun doğumuyla açılıyor. Herkesin yüz çevirdiği bu tay, daha en başta "yanlış anlaşılan mucize" temasını taşıyor.

Zehra'nın rüyasında gördüğü tayla müzayedede karşılaşması romanın en etkileyici kesişme anı Kimsenin almadığı, hatta alay konusu olan Zafir'i tek bir bakışla tanıyan Zehra, okurla Zafir arasında güçlü bir bağ oluşturuyor. Yazar Zehra'nın sevgisinin Zafir'i dönüştürmesini çok sıcak bir dille anlatıyor; tayın eğitim süreci hem duygusal hem umut verici ilerliyor.

Ömer'in hikâyeye girişi, romanı farklı bir seviyeye taşıyor. Onun Zafir'e "Olmayacak gibi ama olacak" diye bakışı, hem Zafir'in mucizevi gücünü hem de ilerleyen karakter ilişkilerini sezdiriyor. Zafir'in yarış pistine çıkmasıyla romanın ritmi hızlanıyor; kısrağın koşarken adeta dua gibi nefes alması, tribünlerdeki heyecan ve Zehra'nın kalp çarpıntısı okuru sahnenin içine çekiyor.

Ancak başarıların ardını dramatik bir kırılma takip ediyor. Zafir'in bir yarıstaki sakatlanışı, Zehra'nın paniğe ve ahırdaki sessiz acı, romandaki en güçlü duygusal noktalardan biri. Yazar, kayıp korkusunu ve çaresizliği çok gerçek bir şekilde hissettiriyor Zehra sabaha kadar dua ederken okur da Zafir'in kaderine sıkıca bağlanıyor.

Tam bu noktada aile içindeki büyük karar devreye giriyor: Zafir'in yaşayıp yaşayamayacağı belirsizken Zehra'yı korumak için "uyutuldu" yalanının planlanması, romanın ahlaki çatışmasını oluşturuyor.

Okur hem kızın acısına üzülüyor hem de babanın çaresizliğini anlıyor. Fakat gercekte Zafir'in kötü insanların eline düşmesi, hikâyeyi beklenmedik şekilde karartıyor. Zafir'in bir ticaret malı gibi satılması, insanların hırsı ve vicdansızlığı üzerinden roman yeni bir gerilim hattı açıyor. Bu bölüm, iyilik ve kötülüğün yan yana var olduğu dünyayı çarpıcı biçimde gösteriyor.

Sonunda Zafir, yalnızca bir atın hikâyesi olmaktan çıkıp sevginin kaderi nasıl değiştirebileceğini anlatan etkileyici bir romana dönüşüyor. Zehra'nın sevgisi, Ömer'in inancı ve Zafir'in direnci kitabın tüm duygusunu taşıyor.

Yazar; kayıpla sınanan bir genç kızın, mucize gibi gördüğü bir canla bağını öyle içten anlatıyor ki okur hem umutlanıyor hem de hüzünleniyor.
Kısa hâliyle bile Zafir, okura kalbe işleyen bir hikâye sunuyor: Bir canı gerçekten sevmek, bazen insan kendine bile rağmen ayakta tutan şeydir.