28. Dönem CHP Şanlıurfa Milletvekili A. Adayı Prof. Dr. Tahir Özcan,  göre bu faktörlerden; bölgenin topografyası ve jeolojik yapısı, iklim değişikliği ile yağış şiddetinin artışı, bölgenin mikro iklim koşulları, akarsu yataklarının doğal dengesinin bozulması sel riski bulunan bölgelerde kontrolsüz kentleşme ve yapılaşma, doğal ve insan (heyelan vb.) kaynaklı faktörler sellere sebep olabiliyor.

Sel faktöründeki en önemli kaynağının insan kaynaklı olanı olduğunu dile getiren CHP Şanlıurfa Milletvekili A. Adayı Prof. Dr. Tahir Özcan, şanlıurfa’da da meydana gelen sel ve taşkınların özellikle kentin içinden geçen Cavsak, Karaköprü ve Karakoyun dere yatakları ve su toplama havzalarında yapılan yanlış ve plansız arazi kullanımı, dere yatakları ve taşkın bölgelerinde çarpık yapılaşma gibi oluşumların taşkınların oluşmasında insan faktörünün etkili olduğu durumlar olduğunu vurguladı.

Prof. Dr. Tahir Özcan, sel faktöründe yukarı havzadan gelen katı maddelerin (bitki kök ve dalları, kaya parçası vb.) sürüklenerek akarsu yataklarının hidrolik kapasitelerini azaltması, kapasiteleri yetersiz ve tekniğine uygun olmayan köprü ve menfezlerin tıkanması, yol yapımı için dere yataklarının daraltılması ve yönetimlerce bunların temizlenmemesi sonucu negatif etkilerinin daha yıkıcı olduğuna dikkat çekti

Sel ve su taşkınlarının yol açacağı zararları azaltmak için yeşil alanların öncelikli korunması gerektiğini, eğimli arazilerin ağaçlandırılmasının, taşkın alanında biriktirme haznelerinin, seddeler, derivasyonlar, yatak düzenlemeleri, drenaj yapılarının yapılması şeklinde sıralayan Prof. Dr. Tahir Özcan açıklamasını şöyle sürdürdü;
Ayrıca, kentimiz için yapısal çalışmaların yanı sıra en etkin ve ekonomik çözüm; sel ve taşkın riski taşıyan alanların önceden belirlenmesi ve kent özelinde afet planlarının hazırlanması, kent içinden geçen mevcut derelerin havza alanların korunması ve kullanılması ile ilgili düzenleme ve yönetmelikler, çukur alanlarda imar izni verilmemeli ve binaların bodrum katlarına su basma tehlikesi yüksek olan bu gibi alanlara bodrum yapılmamalı ve su basman kotu yüksek tutulmalıdır. 
Bunlar ile birlikte halkın eğitiminden ağaçlandırma faaliyetlerine kadar birbirini tamamlayan çoklu tedbirlerin, bir plan kapsamında, projeden yararlananlar ve yerel yönetimler de dahil olmak üzere, ilgili kurum ve kuruluşların katılımları ile birlikte alınmasının sağlanmasıdır.

Sel ve taşkınların insan sağlığını da etkilediğini unutmamalıyız ve sel sularıyla temastan kaçınmalıyız. Özellikle sel suyundan kaynaklanan boğulmalar ve yaralanmalar gibi direk etkiler ile indirekt olarak sudan kaynaklanan çeşitli bulaşıcı organizmaların taşkın suyunda gelişerek insan sağlığını olumsuz yönde etkileyebileceğini, taşkın suyu içinde serbest kalan kimyasal kirleticilere maruz kalmanın akut ve kronik etkileri, yiyecek yetersizliği vb. etkileri olabileceğini aklımızda tutmalıyız.

Devletimizin bir an önce zarar gören meskenlerin ve çiftçilerimizin zararlarının karşılanması ve kentimizin kısmı afet bölgesi olarak ilan edilmesi gerekmektedir. 
1500 yıl önce Bizans İmparatoru I. Jüstinyen kentimizde meydana gelen sel felaketine karşı o dönemde kentin merkezinden geçen Karakoyun (Daisan) Deresi’nin yatağını değiştirip kenti olası sel ve taşkınlardan korumuştur. Günümüzde yaşanan bu sel felaketinin bize gösterdiği en önemli olay ise selin yıkıcı etkilerini en aza veya bertaraf etmek için ilgili kurum ve kuruluşların liyakat ve vizyoner yöneticilerce yönetilmesi gerektiğidir.”

Editör: Urfadasin Haber