Biraz nostalji olsun istedim. O yüzden biraz eski bayramlara doğru gittim. Ne şanslıydık biz eskiden dedim. 

Çünkü en az bir hafta önceden evlerde bayram temizliği başlardı. Camlar yaz kış fark etmeksizin ardına kadar açılır, bütün ev havalandırılır, tül perdeler yıkanır, halılar silkelenir, kıyı köşe arap sabunu ile iyice temizlenirdi. Evdeki arap sabunu kokusu arttıkça, bayram alışverişi gününün yaklaştığını anlar ve mutlu olurduk. O zaman tabii böyle çok katlı mağazalar yok. Alışveriş için anne yada babamızla çarşı pazar gezer en güzel elbiseyi ve ayakkabıyı bulana kadar ayaklarımıza kara sular inerdi.

Bu gezintiler çocukluğumun en güzel anıları olarak hala zihnimdedir. Bayram demek, yeni bir elbise, yeni bir çift çorap ve bayram sabahına kadar sarılarak yatacağım yepyeni gıcır gıcır bir rugan ayakkabı demekti.

Evde birkaç gün önceden hamur açmaya başlanırdı. Külünçeler, sevdiğimiz tatlıları hazırlanırdı.

Nihayet bayram sabahı geldiğinde bayramlıklar giyilirdi. “üstünüzü kirletmeyin” diye tembih edilirdik. Sonra, rengarenk şekerler cam şekerliğe dizilirdi.

İlk iş olarak büyüklerimizin elini öperdik. Mendillerin arasında çıkartılan harçlıklarımız verilirdi. Havalara uçardık. Ben paralarımı yastığımın altında biriktirir ve her yeni harçlıktan sonra hevesle baştan sayar, o paralarla neler alabileceğimin hayalini kurmaya başlardım. Sonra her evde olduğu gibi diğer aile büyüklerimizi ve komşularımızı ziyarete gider, onların heyecanla bize gelmesini beklerdik. Tıkırtıyı duyduğumuzda kapıları uçarak açardık. Bayram boyunca şeker, lokum, çikolata yemekten içimiz dışımıza çıkardı. Çok eğlenirdik, çok gülerdik. Arkadaşlarımızla düşe kalka oynar, yepyeni giysimizi sabahtan akşama kadar leş gibi yapardık. Üç günlüğüne sevgi, oyun ve şeker arsızı olurduk.

Babam komşularımızla beraber sokağımızın ucundaki camiiye bayram namazına gider, dönüşünde hep birlikte tadına doyum olmayan kalabalık kahvaltılara otururduk.

Benim yaşlarımdaki herkesin çocukluğunda bayram demek mutluluk demekti. Hani yerli filmlerde filan olur ya… O kadar güzel, o kadar saftı her şey.

Ama neylersiniz.Murathan Mungan’ın, Yeni Türkü’nün meşhur Telli Turna şarkısında dediği gibi “Biz büyüdük ve kirlendi dünya.”

Aklımızın alamayacağı, hayal edemeyeceğimiz büyüklükte acılar yaşıyoruz ülke olarak.

Çocuklarımız yaşananların farkında. Televizyon açmasak gazeteden, gazete almasak, internetten hiçbiri olmasa arkadaşlarından öğreniyorlar yaşananları.

Fazla sorgulamıyorlar.  Kötü haberleri şimdilik bünyeleri reddediyor ama dünyada bir “İyiler”, bir de “Kötüler” olduğunun bilincine bizden çok daha önce vardılar.

Biz bu bayram evimizdeyiz. Kenarları işlemeli ipek mendillerimiz yok ama bayram harçlıklarımız ve şekerlerimiz hazır.

Ama en çok da sarılmak… Çocuklarıma, eşime, kardeşlerime, arkadaşlarıma, tüm sevdiklerime… Sıkı sıkı sarılmak istiyorum. Sarılıp öyle kalmak istiyorum.

Şefkatle birbirimizin yaralarını saracağımız, birbirimizi sevgiyle iyileştireceğimiz, tatlı yeyip tatlı konuşacağımız bir bayram diliyorum.

Günümüzde mutlu bir bayramın kodu belki de sarılmaktır. Kim bilir…