Hepimizin bildiği üzere hayatımızda değişim ve dönüşüm sürekli vardır. Hiçbir şey durağan değildir bizlerde  öyleyiz.

Değişim ihtiyacı küçük sıkıntılarla kendini gösterebilmektedir, bu süreç içerisinde eğer bir yönetim zafiyeti varsa kriz kaçınılmazdır. Krizler aslında gerçekten işini bilen kişiler ve şirketler için birer fırsattır, bunun için kurumsal kaynak planlaması ciddi öneme sahiptir.

Bu nedenle Krizlerin zorladığı değişim ihtiyacında öz kaynakların dağılımı, yeni fikirlerin üretilmesi için kullanılmazsa birçok fikir ve strateji ekonomik ranta çevrilmeden heba olup gider. Şirketlerin kriz zamanlarında çoğunlukla yaptıkları şey, korumacı tutumlar ve sıkı bütçe kontrolüdür. Bu sebeple ortaya çıkan eylemsizlik, krizleri fırsata çevirme şansını başlamadan bitirir. 


Bilindiği üzere Kurumsal kaynak planlaması, kriz dönemlerinin adeta can simididir. Eğer ki kaynakların planlanıp yeniden dağıtılması ve sürdürülebilir iş süreçlerinin reorganizasyonu ve normalleşme prosedürlerinin uygulanması gibi uygulamalar  krizin fırsata dönüşmesini sağlar. Ancak zaman kaybedilmeden eyleme geçilmek koşulu ile gerçekleşebilmektedir.  Birçok şirket yöneticisi finansal manevraların ve kaynak kullanımının, kriz nedeniyle yaşanacak durgunluktan dolayı bir işe yaramayacağını düşünür. Oysaki bu hamleler krizin fırsata dönüşmesinin reçetesidir ve pek çok örnek ile bu durumun doğruluğu teyit edilmiştir. Özellikle Kovit 19 salgını bize bir kez daha gösterdi ki tedarik zincirleri, dezenfektan, koruyucu maske, dijital pazarlama ve lojistik firmaları ürün tedarikinde zorlandılar ve yetiştiremez hale geldiler.


Bununla birlikte krizin fırsata dönüşmesinin diğer bir kuralı inovasyondur. Yenilikçilik ve yenilenme, durgunluk döneminde geçmiş tecrübeleri ve sahip olunan donanımı yeni fikirlerle birleştiren yeni bir girişim noktasıdır.
Günümüz dünyasındaki şirketlerin yaşam eğrilerindeki gerilemeyi S eğrisine dönüştürerek yeniden çıkışa zorlayan temel dinamik inovasyondur. İnovatif kültür ile yeni bir bakış açısı kazanılır ve farkındalık yaratılır. Alışıla gelmiş iş biçimleri koşulların gerektirdiği şekilde dönüşür ve ihtiyaçlara uygun hale getirilir. Yeni fikirler yeni şanslar ve yeni fırsatlar demektir. Bu da beraberinde normalleşmeyigetirecektir.

Yine unutulmamalıdır ki kriz dönemleri gerçekte işletmelerin bir silkelenme noktasıdır. Zayıf süreçler ve verimsiz işler elenir, kârlı işlerde yoğunlaşılarak uzmanlaşılır. Bazı iş süreçlerinde ve ürünlerde ısrarcı olmak, bu alanlara enerji ve kaynak ayırmak krizin etkilerini daha da derinleştirecektir. Bir çıkış veya bırakma noktasının tespiti hayati öneme sahiptir.


Özellikle şirketler için güzel günler birçok konunun ihmal edildiği zamanlardır. Bunların başında da müşteri ilişkileri gelir. Müşteri ilişkileri yönetimi zor zamanlarda kaybedilen müşterilerin yeniden kazanılmasını sağlar. Kaybedilmiş müşteriler ile yapılan görüşmeler, bir dış görüş sağlar ve iş süreçleri ile ürünler müşterilerin ihtiyaçları doğrultusunda değiştirilir.

Yine diyebiliriz ki krizler şirketleri sürekli yeni arayışlara zorlar, bu arayışlar içinde de yeni bölgeler yeni pazarlar vardır. Bir çıkış noktası bulabilmek için yeni yerlerin, yeni iş ortaklıklarının araştırılması gerekir. Sahip olunan iş deneyimleri ve bilgi birikimi büyük bir avantajdır. Bu kapasitenin yeni yerlerde değerlendirilmemesi heba olup gitmesine sebep olacaktır.


Unutulmamalıdır ki günümüzde iş koşulları ve şartlar şirketleri her daim aktif olmaya zorluyor. Değişime direnmek yerine ona yön vermek ve şekillendirmek güçlü rekabetin başlıca koşulu. Aksi takdirde ufak belirtilerle kapınızı çalan kriz, önü alınamayacak bir boyutta baş gösterebilir. Böylesi bir durumda krizden başarı ile çıkmak ve yeni fırsatlar yakalamak elinizde. Fırsatlar siz onu zorladıkça vardır. Gerçekte kriz, kabullenmek ve şartlara boyun eğmektir. Bu nedenle zor günlerin sancısının, iyi günlerin başlangıcı olduğunu unutmayın.
Başarılar….