Recep Karaoğlan bu haftaki köşesinde Kudüs'e yer verdi.

Kudüs! Yahudilerin ‘Jerusalem’ yani barış şehri dedikleri, şu an savaş alanına çevirdikleri şehir. Geçmişte asırlarca Müslüman, Hristiyan ve Yahudilerin bir arada yaşadığı, 3 din tarafından da kutsal olarak görülen kadim kent, 1948’den beri yani İsrail terör devletinin kuruluşundan beri işgal ve zulüm altında. Kurulduğu günden bu yana yayılmacı ve saldırgan tavırlarını sürdüren İsrail, Ortadoğu’nun huzuru için en büyük tehdidi oluşturmakta. Öncelikle Kudüs’ün tarihini ve bizler için önemini anlatmak istiyorum.  
 
   Ortadoğu’nun merkezinde yer alan Kudüs’ün tarihinin M.Ö. 3000 lere dayandığı düşünülmektedir. Kudüs, Kenanilerin bir kolu olan Yebusilerce kuruldu. Bölge o zamanlar ”Kenan Diyarı” olarak bilinirdi. Hz. Musa önderliğinde Firavun’un zulmünden kurtulan İsrailoğulları Arz-ı Mevud yani sözde Vaadelmiş topraklara doğru göç etmeye başladılar. M.Ö. 11.yüzyılın sonlarında ilk devleti kurdular. Hz. Davut, Kudüs’ü alarak devletin başkenti yaptı. Ondan sonra yerine geçen Hz. Süleyman, Süleyman Mabedi’ni kurdu. Bu mabet, M.Ö. 586 yılında Kudüs'ü ele geçiren Babil kralı tarafından yıktırıldı. Kudüs daha sonra Pers İmparatorluğunun, Büyük İskender’in, Romalıların, Sasanilerin, Bizanslıların hâkimiyeti altında yaşadı.
   638 yılında Hz. Ömer komutanlığındaki İslam orduları tarafından fethedildi. 400 yıl boyunca Müslümanların barış içerisinde yönettikleri Kudüs, 1099’da Haçlılar tarafından işgal edildi. 1187’de Selahaddin Eyyubi, Kudüs’ü Haçlılardan geri aldı ve Müslüman hâkimiyeti tekrardan başladı. 1250-1517 tarihleri arasında Memlükler tarafından yönetildi. Bu dönemde Memlükler ve Haçlılar arasında birçok savaş gerçekleşti.
   Osmanlı Devleti 1517’de, Yavuz Sultan Selim döneminde Kudüs’ü fethetti. Böylece Kudüs, tarihindeki en huzurlu dönemine adım atmış oldu. Kudüs'teki Osmanlı idaresi 1517'den 1917’ye kadar 400 sene devam etti. Kudüs, Kanuni Sultan Süleyman yönetiminde zengin bir dönem yaşadı. Barış ve yenilenmeyle dolu bir dönemdi ve bu dönemde şehri çevreleyen büyük duvarlar tekrar inşa edildi. Kudüs'e su getiren kanallar tamir edildi ve çeşmeler inşa edildi. Osmanlı yönetimi boyunca Kudüs bir şehir ve önemli bir din merkezi olarak kaldı.
   1917’de İngilizler tarafından işgal edildi.  1947’de İngilizler bölgeden çekilirken geride günümüze değin süren bir sorunu bıraktılar. Filistin bölgesi 1947’de Birleşmiş Milletler tarafından paylaştırıldı. Filistin'in yüzde 57'si Yahudi devletine, yüzde 43'ü Arap devletine bırakıldı. Kudüs ise uluslararası bir idare altında olacaktı. 1948’de İsrail devleti kuruldu ve sorun başka bir boyuta ulaştı. O günden bugüne, Siyonist düşünceyle bölgedeki Müslümanların topraklarını gasp ederek sınırlarını genişletti. 2017’de ABD başkanlığındaki bir deli, Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıdığını açıkladı. Bu kararla, bölgedeki sorunlar çıkmaza sürüklenmeye devam etti.

   Kudüs, Müslümanlar için çok ayrı bir yere ve öneme sahiptir. Kudüs Peygamberimizin miraca yükseldiği yerdir. Aynı zamanda Müslümanların ilk kıblesi olan Mescid-i Aksa Kudüs’te bulunmaktadır. Aksa Arapça uzak anlamına gelmektedir ve mescidin Mekke’ye uzaklığından dolayı bu ad verilmiştir. Bir hadise göre burası, Mescid-i Harâm’dan sonra içinde insanların Allah’a ibadet etmeleri amacıyla yapılan en eski ikinci mâbeddir. Peygamberimiz ibadet ve ziyaret maksadıyla gidilmesi gereken üç mescidden birinin Mescid-i Aksa (diğerleri Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevi) olduğunu belirtmiştir.
                                                                                                
   İsrail yıllardır yukarıda da bahsettiğim Süleyman mabedini bulmak ve tapınağı tekrardan inşa etmek için kazılar yapmakta ve Mescid-i Aksa’yı ortadan kaldırmak istemektedir. Kudüs’ü Yahudileştirmek için Müslümanların evlerini yıkmakta, onları topraklarından sürmekte ve Doğu Kudüs’te yasa dışı Yahudi yerleşimleri kurmaktadır. Yaş ayrımı yapmadan silahsız Müslümanları uçaklarla bombalayarak öldürmektedir. Kutsal olan camilere saldırmakta, oradaki insanlara işkence etmektedir. Tüm bu olanlara karşı Dünya ülkeleri 3 maymunu oynamaktadır. İsrail’in bu tutumu karşısında İslam dünyasına ise önemli görevler düşmektedir. Kudüs’ün önemini bilmeli ve Kudüs’e sahip çıkmalıyız. Yıllarca yönettiğimiz, bugün bile Osmanlı’nın izlerini barındıran, Müslümanların ilk kıblesi, Peygamberimizin miraca yükseldiği Kudüs’teki İsrail barbarlığına sessiz kalmamalıyız. ‘’Kim kötü ve çirkin bir iş görürse onu eliyle düzeltsin eğer buna gücü yetmiyorsa diliyle düzeltsin buna da gücü yetmezse, kalben karşı koysun.’’ hadisinde olduğu gibi elimizden bir şey gelmezse bile dua ile destekte bulunmalıyız. Sözlerimi Peygamberimizin şu sözüyle tamamlamak istiyorum:
‘’Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır.’’

   Son olarak tüm İslam âleminin Ramazan bayramını kutlar, Kudüs’ün yeniden özgür olacağı günleri görmeyi Yüce Allah’tan niyaz ederim.