Şehrimizin kaderini belirleme açısından son derece önemli bir zaman dilimi içerisine girmiş bulunuyoruz. Bu süreçte önce siyasi partiler, sonra halkımız sınavını verecek. Siyasi partiler halkın önüne koymak üzere belirlediği adaylar yönünden; halkımız ise seçimlerde bu adaylar arasından yapacakları tercihleriyle sorumluluklarını yerine getirmek durumundadır. 

Zira yapılan her icraatın, görülecek her hizmetin müspet veya menfi etkileri olacak.  Biz seçimlerimizle yapılanların şeref ve sorumluluğunu da üstlenmiş olacağız. Bu iş futbol takımı tutmaya benzemiyor. Çünkü sonuçlardan sadece biz etkilenmeyeceğiz. Yanlış seçimlerimizin faturasını bizler ödeyeceğimiz gibi; bizden sonraki kuşaklarda ödemek zorunda kalacaklar. Bizden sonraki nesilleri parçası olmadıkları karar ve uygulamaların bedelini ödemek zorunda bırakıyoruz.

Bizden sonraki kuşaklara böyle bir haksızlığı yapmaya hiç de hakkımız yoktur. Söz konusu olan yaşadığımız şehirdir. Pek tabii olarak söz konusu olan hayatımız, çocuklarımız ve gelecek nesillerin hayatıdır. Şehir yaşadığımız varlığına varlığımızı kattığımız her yönüyle bizi kuşatan mekandır. Aynı zamanda bizim yaşadığımız yer, yemek yediğimiz kap, kültürümüzdür, irfanımızdır. Şehir gözümüzün önü, gönlümüzün tenidir.

Şehir özet olarak ifade etmek gerekirse bizdir. Şehrimize bakış atan sanatımızı, irfanımızı, medeniyetimizi yani bizi görür. O nedenle bilgimizi, heyecanımızı ve tecrübemizi kıvanç duyulacak güzel, temiz, sağlıklı, huzurlu, uyumlu, çevreci, engelsiz, dengeli, zevkli, güvenli, saygın bir hayat ve güçlü bir dayanışma için kullanmamız gerekir. 

Her tarafı buram buram tarih kokan, farklı medeniyetlerden derin izler taşıyan şehrimizde bu saydıklarımın fazlasını gerçekleştirmek imkanına sahibiz. Şüphesiz toplumu yüceltmek insana hakkettiği değeri vermekle ilgilidir.

Kapsayıcı ve yenilikçi bir belediyecilikle umutlarımızı yeşertebiliriz. Her şeyden önce tüm paydaşların şehre dair düşüncelerini, isteklerini ve tercihlerini yansıtabilecekleri tüm yollar açık tutulmalı. 

Ne yazık ki bugüne kadar ne merkezi hükümet ne de yerel yönetimler yönünden bu konuda başarılı bir sınav verilememiştir.  Burada bir gerçeği kaydetmek zorundayım.

Diğer şehirlerle Şanlıurfa’nın TUİK verilerini karşılaştırmalı olarak incelediğimizde başta şehircilik olmak üzere; eğitim, bilim, kültür, sanat, sağlık, turizm, tarım ve hayvancılık gibi tüm sektörlerde olması gerekenin çok gerisinde olduğu görülecektir.

Çeyrek asıra yakın bir zaman diliminde iktidar partisine mensup belediyelerce yönetilen ilimizde bu durum vahim ve düşündürücüdür.

Şanlıurfa’mızın bu makus talihini tersine çevirmek için yaklaşan yerel seçimleri iyi bir fırsat olarak değerlendirmek imkanına sahibiz. Nasıl bir şehirde ve nasıl yaşamak istiyoruz sorusuna cevap arayacak ve ona göre karar vereceğiz. Ya emaneti ehline vererek ilimiz potansiyeli ile orantılı olarak hak ettiği gelişmeyi sağlayacak ya da böyle devam edecek. Tercih bizlerin. Şehrimizin hak ettiği hizmetlere kavuşması, görünümünün güzelleşmesi ve gelecek nesillere yıldız bir şehir bırakmak elimizde.

İnsanın refah ve huzurunu hizmetlerinin odağına alan bir yönetim ile bu mümkün olabilir. Böyle bir belediye; tüm icraatlarında açık, şeffaf ve hesap vermekten kaçınmaz.  Keyfiliğe izin vermez. Kişi ve grupların gayrimeşru hedefleri için halkın hak ve hukukunun ihlal edilmesine fırsat vermez. Kural bazlı kurumsal çalışmayı esas alır ve yüksek standartlarda hizmet üretir. Adil rekabet zemininin korunmasına riayet eder. 

Bu çerçevede ehliyetli, liyakatli ve dürüst kadroların yönetimine imkân verir. Yetkin ilkeli ortak akılla yönetmeyi benimseyen ve hesap vermekten kaçınmayan şeffaf bir kadronun liyakatli yönetiminde ilimiz layık olduğu değere, insanlarımızda hak ettiği hizmete kavuşacaktır.

Şanlıurfa’mızı yaşatmalıyız ki bu medeniyet şehrinde yaşamanın onurunu, keyfini yaşayalım. Yerel yönetimde amaç çalışan, üreten, kazanan, sağlık, sosyal ve kültürel hizmetlerden en üst düzeyde yararlanan; her köşesine rahat ulaşılan varlıklı insanların şehrini inşa etmek olmalıdır.

Bütün indekslere göre ilimizi gelişmiş iller kategorisine kavuşturmak neslimizin borcu olarak görülmelidir. Şüphesiz amaçlanan hedeflere ulaşabilmek için yenilikçi bir zihniyete ihtiyaç vardır. Bu anlayış ve sahip olduğumuz kültür ile demokratik değerleri belediyecilik hizmetlerine taşıyabilme yetkinliğine sahip ve istekli olunmalıdır. 

Dilan Kunt Ayan: Genç avukatlar geçimini sağlayamaz hale geldi Dilan Kunt Ayan: Genç avukatlar geçimini sağlayamaz hale geldi

Bu bağlamda yeni belediyecilik yaklaşımında Şanlıurfa’mızı layık olduğu hizmet ve güzelliklerle donatmak için üç ana önceliğimiz olmalı:
Birincisi, tarihi ve kültürel mirasımıza derin bir bağlılıkla şehrimizin ruhunu korumak, diğer bir ifadeyle Şanlıurfa’mızın sahip olduğu zenginliği olduğu gibi gelecek nesillere aktarmak. 

İkincisi, insanlarımızın güvenli mekanlarda oturmaları, temel ihtiyaçlarını karşılamaları, huzur veren bir şehirde yaşamaları için gelecek nesillere yıldız bir şehir bırakmak. 

Üçüncüsü, yeşil dönüşüme öncülük ederek çevre, su ve hava kirliliği sorununu çözüp şehir hayatını güzelleştirmek. 
Özet olarak ifade etmek gerekirse; her türlü faaliyetinde insanın refah ve huzurunu önceleyen kararlı bir iradeye, yenilikçi ve üretken bir belediyeciliğe ihtiyaç var. Çünkü insan en değerli varlık ve her şeyin en iyisine layık. Çünkü, hizmete susamış olan Şanlıurfa’mız daha fazlasını hak ediyor.

Hasan KAPLAN
Eğitimci & Diplomat

 

Editör: Urfadasin Haber